Ağlamak, gözlerden yerçekimi etkisiyle aşağıya doğru süzülerek dökülen, adına gözyaşı denilen, içerisinde bir miktar tuz bulunan su damlalarıyla özdeşleştirilen bir haldir. İnsanlar birbirinden farklı sebeplerden dolayı gözlerinden yaşlar akarak ağlarlar. Mesela bir bebeğin doğmasıyla başlayan ilk ağlamaları onun hayata başladığının göstergesidir. Yeni doğan bebeğinin ağladığını duyan annenin bütün acıları o an dinecektir. Sonraki zaman içerisinde bebeğin iletişim aracı, konuşmayı öğreninceye veya kendini ifade etmeyi becerinceye kadar ağlamak olacaktır. Karnıacıktığında, bezi kirlendiğinde, herhangi bir yeri ağrıdığında ağlayarak kendi halini ifade edecektir. Çocuk yere düştüğünde veya herhangi bir sebeple çarpmaya bağlı olarak canı yandığında ya da korktuğunda, üzüldüğünde ağlayacaktır. Zamanla bu hal farklı biçimlerde tezahür edebilecektir. Ağlamak her ne kadar fizyolojik bir hal olsa da sebeplerinin her zaman fizyolojik olmadığıaşikârdır.
İnsanlar bazen
kaybettikleri için ağlarlar, bazen de kavuştuklarında. Bazen acı çektiklerinde
ağlarlar, bazen de çok sevindiklerinde. Bazen bir an görebilseler ağlarlar,
bazen de hiç göremeyecekleri için ağlarlar. Ne kadar zıt durumlar değil mi?
Ağlamak insan olmanın
temel göstergelerindendir. Bir insanın ağlaması kendini veya hayatı fark
etmesini, insanların anlayamadıklarını anlayabilmesini sağlayabilir. Necip
Fazıl’ın Reis Bey adlı tiyatro eserinde meşhur bir bölüm vardır. Bu eseri
okuduysanız, tiyatroda veya sinema filmini izlediyseniz bu sahneyi kolaylıkla
hatırlayabilirsiniz. Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz ifadesi çerçevesinde
hayatı irdeleyen bir merhamet bakış açısı ifade edilir. Belki de anlayabilmenin
en önemli şartı ağlayabilmektir…
Bunların yanı sıra olur
olmaz her şeye ağlayanlar vardır ki bunlara sulugöz tabiri yakıştırılmıştır.
Gözlerden dökülen her damla yaşın bir değeri olsa da bu tarz kişiler için göz yaşının
bir değeri yoktur. Hoyratça ağlamak gözyaşının ve kişinin değerini de düşürür.
Bir de ağlayarak insanları kandıranlar vardır. Ağlayan bir insanın yanında olan
bir başka kimse muhakkak ki bu durumdan etkilenir. Bazı sahtekârların
ağlamalarının sebebi de bu olsa gerek, insanları böylece kolaylıkla
kandırabilirler.
Birisini kandıran aslında öncelikle kendini kandırmaktadır.
Bunun farkında olmasa da…
Erkeklerin
ağlamadığıyla ilgili sözler dolaşır durur toplum arasında. Özellikle de bizim
toplumumuzda erkeklerin ağlamasına ayıp gözüyle bile bir bakış serdedilir. Bu
da külliyen yanlış bir bakış ve değerlendirmedir. Erkekler de ağlar, çünkü
onlar da insandır. Belki uluorta ağlamazlar, feveran koparmazlar ama gözyaşları
yine de ıslatır kirpiklerini. Bazen de güçlü görünmek adına ağlamamaya
çalışırlar. O zaman Victor Hugo’nun;
“Ağlamak için gözden
yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken,
insan ağlayamaz mı?”
Mısraları gelir insanın
aklına, insan bazen böyle gözyaşı dökmeden de ağlayabilir. Muhtemel ki o
gözyaşları gönüllerine doğru akıp gitmektedir.
Ağlamanın
yasak olduğu gündüz vakitlerinde ağlamak için geceleri bekleyenler vardır. Gam
çekenlerin, üzülenlerin yegâne sığınağı gecelerdir. Gece hem kendilerini
dinlerler hem de yitirdiklerini, kavuşamayacaklarını bildiklerini düşünerek
ağlarlar. Bu böylece çoğu zaman gün ağarana kadar sürer. Güneş doğunca ağlamak
yasaktır nasıl olsa. Belki de bu yüzden kimse ne onların ağladığını görür ne de
niçin ağladıklarını bilir... Şair Sabit’in dediği gibi;
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir,
Mübtelâ-yı
gama sor kim geceler kaç sâ'at.”
(En uzun gecenin
hangisi olduğunu ne müneccim, ne de saat ayarlayıcıları bilir…
Gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir..!)
Gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir..!)
Her şey gönlünüze göre
hayır ekseninde olsun.
Selamlarımla…
“Ağlamak yasak gündüzleri,
Ağlama olur mu….
ne olur ağlayıp da
beni de ağlatma.
eğer ağlamak isterse gönlün,
hava kararıp,
güneş ufka dalıp,
görünmediğinde ağla.
el ayak çekilip,
herkes uykuya dalıp,
yalnız kaldığında ağla.
Ağla, ağla, ağla…
tan ağarana kadar ağla,
sabah olunca
sil gözyaşlarını hemen.
neden?
diye sorma bana
çünkü,
Ağlamak yasak gündüzleri…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder