Başlığı
okuduğunuzda “Bu da ne demek şimdi?” diyenleriniz olmuştur sanırım. Ben de aslını
yani beyitte geçtiği haliyle “Hoşça bak zatına” şeklinde okuduğumda farklı bir anlama
mı geldiğini merak etmiştim. Yazdığım başlığın aslından farkı benim soru haline
çevirmem yalnızca. Bir süre önce Beşir AYVAZOĞLU’nun “Kuğu’nun Son Şarkısı”
isimli eserini temin etmiştim. Okudukça gördüm ki Şeyh Gâlib’i, yaşadığı
zamanı, Hüsn ü Aşk’ı, divan şiirinin son parıltılı noktasını merak edenlerin bu
kitabı muhakkak okuması gerekli. Kendi kendime de kızdım bu arada, neden bu
kitabı daha önce okumadım diye. Orada gördüm, o zamanlarda belki de sıkça
kullanılan bu temenni içeren cümleyi. Şimdilerdeki karşılığı ise kısaca “Kendine
iyi bak” şeklinde. Hani şairin şarkı olmuş şiirinde bu cümleyle başlayan
sonrasında “Beni düşünme” ve arkasından biraz da tevekkül içeren “Su akar,
yatağını bulur” dizesiyle devam eden güzel sözleri… Kendileri için bir anlamı
olanlar bu şiiri ve şarkıyı hatırlayacaktır nasıl olsa...
İnsan
kendisine ne kadar bakabilir? Bakmaktan kastedilen ne olduğunun farkına varmak
için gayret sarf etmesi midir, yoksa görünen anlamıyla yemesine, içmesine,
oturmasına, kalkmasına, sağlığına, sıhhatine, hâline, hareketine dikkat etmesi
midir? İnananların herhangi bir kişiye kendine iyi bak demesi, hâlini anla,
bilmediklerini keşfet, hayat serüvenini algıla anlamına geldiği gibi birbirini sevenlerin
kendine iyi bak demesi muhakkak ki her ne hâl olursa olsun her biçimde yani gerek
bedenî gerekse de ruhî açıdan “kendine dikkat et” iması taşımaktadır sanırım.
Kaybetmek, yitirmek korkusu da olabilir bu sözün arkasında çünkü sevenlerin en
büyük korkusu sevdiklerini kaybetmek üzerinedir. Daha fazla irdelemeyeyim, gerisi
siz değerli okuyucuların anlayışına kalsın isterseniz. Çünkü farklı anlayışlar
ortaya çıkacaktır ki farklı bakış açıları insanı güzelliklere götürdüğü gibi birtakım
çatışmalara da sebep olabilir.
Herkesin
sıkça duyduğu “Âh minel aşk” sözü vardır. Kitaplara isim olmuş, her ne kadar
gönüllerde gizlense de hat levhaları yapılarak duvarları süslemiştir
yüzyıllardan beri ve süsleyecektir de. Kuğunun Son Şarkısı kitabında belirtildiği
üzere bu söz Şeyh Gâlib’in bir terci-i bendinde vasıta beyti olarak kullandığı
Arapça bir beytin ilk mısrasından alınmıştır.
“Âh
mine’l aşkı ve hâlâtîhî
Ahraka
kalbî bi harârâtihî”
(Âh, aşkın elinden ve onun hâllerinden;
ateşiyle kalbimi yaktı, yandırdı…)
İsmini
duyduğunda gündüz vakti sanki zifiri karanlık bir gecede kalmış gibi yolunu
kaybeden, yaşadığını düşündüğü şehrin sokak
taşlarında ayak izlerini arayan, varsa şayet elinin değdiği birkaç nesneyi, mesela
bir kâğıt parçasını yahut bir çengelli iğneyi en müstesna yerlerde, gözlerinin
buğulu halini gözlerinin içinde saklayanlar, kalplerinde gizledikleri ve günbegün
artan odla yaşamaya çalışanlar ne kadar hoşça bakar zatına, işte bunu kim bilebilir
ki?
Bu yazıyı da başlığı yazmama
sebeb olan Şeyh Gâlib’in şu güzel beyitiyle nihayetlendireyim.
"Hoşça bak zâtına kim
zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan
âdemsin sen"
(Kendine iyi bak ki sen
âlemin özüsün,
Sen varlıkların gözbebeği
olan insansın.)
Şairlere
ahenkle ve binlerce kelime içerisinden yalnızca bazılarını kullanarak muhteşem mısraları
yazdıran aşksa, bana bu eğri büğrü satırları karalatan nedir ki?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder