19 Haziran 2016... Günlerden Pazar...




















Yazabileceği, anlatabileceği, söyleyebileceği o kadar çok sözü olur ve bunların hiç birini yapamayıp susar ya insan...
İşte öyle hissettiğinde istisnasız her şeyi soracağıdır, babası...
Kavuşmalar mahşere kaldığında insanın gönlüne düşen ateşin cennette söneceğine inandığı üç kişiden birisinin adı da babadır...

Allah'tan dilerim ki babamın ve annemin mekânı cennet olsun ve orada kavuşmayı bizlere nasip eylesin...

Annem Gelince Aklıma…















Bugün tam beş yıl oldu, senin yokluğunda yaşadığım, “anne” diyemeden geçen günlerimin toplamı… Haziran sıcağında zemheri ayazı yaşadığım o günler yeniden geldi aklıma… Unutmak diye bir şey hem var hem de yok insanın hayatında… Aşikâr olan şu ki ya sevdiklerini ya da kaybettiklerinin acılarını unutmuyorsun…

Ben, annemin, annesine “anne” dediğini duymadım hiç,
yaşarken görmedim ki hiç annemin annesini!
Görseydim duyardım,
annemin, annesine nasıl “anne” dediğini...
Ben “anne” dediğimi de duymadım,
annemin ölümünden sonra…
Deseydim duyardım “anne” dediğimi…
Deseydim, annem de beni duyardı,
çevirirdi yüzünü bana doğru,
tebessüm ederdi gözleriyle…
O tebessüm edince benim de yüzüme yayılırdı
onun kalbinin sıcaklığı…
Ben konuşmadan hemen “nasılsın oğlum?” diye sorardı.
Gülümserken “iyiyim.” desem de anlardı
ne kadar iyi olduğumu ya da olmadığımı…
Herkesin annesi anlamaz mı çocuğunun ne halde olduğunu?..

Hayat, akıp geçiyor bir köprünün altından suların akıp geçtiği gibi, fark edemiyorum bile bazen nasıl geçivermiş, günler, aylar hatta yıllar… Aslında ne yaşadığımızın farkındayız ne de yaşayamadığımızın… Birbirinden farklı birbirinden anlamsız binlerce koşuşturmayı hayat sanarak geçiyor soluk alıp vermelerimiz… Sonra da geriye dönüp ne yaptık diye bir bakıyoruz, hani o eski masaldaki gibi görüyoruz, geçtiğimizi sandığımız yerleri: “Bir arpa boyu bile yol gitmemişiz.”

Ayeti Kerime ne kadar da açık; “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. ﴾Enbiya Suresi 35. Ayet﴿” Allah’tan dilerim ki dünyalarını değiştiren hem annemin hem babamın hem de bütün Müslümanların mekânları cennet olsun. İki cihan serveri Peygamber Efendimize komşu olsunlar…
                                                                               (10 Haziran 2011 – 10 Haziran 2016)

"Hüzün Kaldı Geriye" yayımlandı...




















Buğra Yayınevinden:

Hüzün Kaldı Geriye" kitabımız beklenen tarihten önce baskıdan çıktı. Konya'da bulunanlar kitabevimizden temin edebilirler. Kısa zaman içerisinde dağıtımı yapılacak olup hangi kitabevlerinden ve hangi internet satış sitelerinden temin edilebileceği bu sayfadan duyurulacaktır. Hayırlı olsun...

Babası öldüğünde insanın...


Babası öldüğünde insanın, gören gözleri görmez olur, bilir misiniz?

Duyan kulakları duymaz, konuşan dili konuşamaz olur, lâl kesilir. Ümitle kapıda olur aklı fikri, geleceğini umar, her kapı çalışında… Olmayacağını bilir ama yine de umut eder, bakar sessizce… 

Bilmediği bir şey olduğunda, tereddüt ettiğinde veya aklına takılan herhangi bir mevzuda “Babama bir sorsam, fikrini alsam” diye telefonu eline alıp, o an artık soramayacağını anladığında hissedilen o garip duygu sarınca ruhunu, yalnız değilse gözleri dolmaz belki ama gönlünden süzülen gözyaşları dökülür, kalbinin üzerine, kalakalır öylece…

Dostlarıyla, arkadaşlarıyla, akrabalarla onun hatıraları hakkında konuşurken sanki yanı başlarındaymış, onları dinliyormuş hatta eksik kalan, unutulan bazı şeyleri söyleyiverecekmiş gibi hisseder insan. Hele bazen de tanımadığı insanlarla tanışıp konuşurken o tanımadıklarının babasını tanıdıklarını öğrendiğinde daha da büyür içindeki özlem... Ona dair her sözde, her kelimede hatta söyleyenlerin gözlerinde onu görmeyi hayal eder, ne kadar beyhude de olsa…

Ara sıra eski fotoğraflara bakarken, o zamanlarda neler hissettiğini, gülüyorsa neden güldüğünü, yüzü biraz solgunsa neden öyle olduğunu anlamaya çalışırsa da soracağı kimse de yoktur ki… Sonra kızar belki kendine, neden bunları sormak sağken aklıma gelmedi, neden daha fazla fotoğrafımız yok diye… Belki İstanbul’a gider de orada aklına gelir neden babamla bu şehre gitmedik de Eyüp’te öğleyi, Sultan Ahmet’te akşamı kılmadık diye geçirir içinden…

İnsan, babası öldüğünde ona dair unuttuğu zannettiği ne varsa hepsini hatırlar, gözünün önünden film şeridi gibi geçer her şey, birkaç saniye içinde bir ömür…

İnsan, annesi öldüğünde öksüz olur, babası öldüğünde de yetim, kaç yaşında olursa olsun… Mezarını her ziyaret edişinde ise bir nebze teselli duyar, yanı başındaki mezarda yatan anneme kavuştu diye…
 

Bugün tam bir yıl oldu, babam aramızdan ayrılalı... Ben hâlâ kafama bir şey takıldığında babama sorarım diye düşünmeyi bırakmadım. İçimden hep bunu söylüyorum, dilimle söyleyemesem de… Ölüm, Allah’ın emri, ne kadar üzülsek de rıza göstermekten, dayanmaktan ve dua etmekten gayrısı yok. Allah’tan dilerim ki dünyalarını değiştiren hem annemin hem babamın hem de bütün Müslümanların mekânları cennet olsun. İki cihan serverine komşu olsunlar… (18 Mart 2016)