Gecenin karanlığında...
















“Gecenin karanlığında üç atlı dörtnala sürüyorlardı atlarını. Yıldızların olmadığı, ayın da bulutların arasından ara sıra yüzünü göstererek gökyüzünü pek de aydınlatmadığı bir zamanda, gözleri karanlığa alışmış, sanki birer kanat takılmış da uçuyormuş gibi giden atlarıyla, sadece onlara ve hislerine güvenerek, dizginlerini sımsıkı tutuyorlardı. Üç atın üçü de sanki birbiriyle yarışır gibiydiler. Birden gökyüzünde bir şimşek çaktı. Ardından büyük bir gürültü duydular. Onu da yüzlerine tek tük düşen yağmur damlaları takip etti.”
İşte tam da o gece, o üç atlının atlarından birisi olmasaydı belki de “Bayatkulu’nun Sırrı” hiç olmayacaktı!