Hasta Hakkı Nedir? Ne değildir?

Kıymetli okuyucular;

Başlığı okuduğunuzda Hakkı adında bir hasta olduğunu düşünmemişsinizdir umarım. Kadın hakları bahis konusu olduğunda “Kadın Hakkı” tabirini kullananlara “Hakkı erkek ismidir, Hakkı adında kadın olmaz.” diye şaka yapan bazı arkadaşlarımız olduğu için böyle başlamak istedim. Bu çerçevede konu ile ilgili aşağıda yazacaklarım tamamıyla bana ait düşünceler olup herhangi bir kişi, kurum, kuruluş vb. ile kesinlikle alakalı değildir.

Tabirden de açıkça belli olduğu üzere hastaların bir takım hakları vardır. Bu hakların başında ilk olarak insanca muamele görmek gelir. Herkesin söylediği bu insanca muamelenin karşılığı insanlar tarafından farklı olarak anlaşılsa da konumuz açısından bakıldığında ilk olarak bütün insanlara karşı davranışlarımızda özen göstereceğimiz güler yüzlü olma hali düşünülebilir. Kim hangi işi yaparsa yapsın, hangi unvanda olursa olsun bütün insanlara karşı güler yüzlü davranmalıdır. Tebessüm, bütün kapıları açan muhteşem bir anahtardır. Doktorlar, Sağlık Memurları, Ebeler, Hemşireler ve diğer unvanlardaki bütün sağlık çalışanlarının hastalar ve yakınları ile düzgün bir biçimde iletişime geçmeleri ise tebessümden sonra gelen hasta haklarındandır. Güzel konuşmak, hastayı ve yakınlarını iyi dinlemek, onların da verilecek tavsiyeleri veya tedavileri uygulamaları açısından ehemmiyetlidir. Hastaların insan haysiyetine yakışır biçimde muayene edilmeleri, düzenlenecek tedavilerinin uygun olması, tedavilerinin sağlık kurum ve kuruluşlarında uygulanması sırasında ise her türlü hassasiyete özen gösterilmesi aslında çok zor şeyler değildir. Dostlarımızdan, arkadaşlarımızdan hatta yakın akrabalarımızdan maruz kaldıkları veya şahit oldukları onlarca durum dinlemişizdir. Kimileri kendilerini muayene etmeden, hatta kızıp, bağırarak ilaç yazanlardan, kimileri suratlarına bile bakmadan yalnızca “yat, kolunu aç, kalçanı aç” gibi emir cümleleri kullanarak iğne yapanlardan falan bahsederler ki bu örnekler daha da çoğaltılabilir ama kötü misallerin genel olarak ehemmiyeti yoktur. Bunun yanında insanlara samimi hislerle davranan sağlık çalışanları da vardır. Aynı bütün insan topluluklarında olduğu gibi, iyiler ve iyi olmayanlar iç içe…

Hasta hakları açısından nirengi noktası şudur: Bir kişinin herhangi bir sağlık kurum veya kuruluşunda muayene ve tedavisinin yapılması hasta hakkı değildir. Şaşırdınız değil mi? Hasta hakkı, hasta ve yakınlarının sağlık kurum veya kuruluşlarına girişinden itibaren her türlü muayene, tetkik, tahlil ve tıbbi uygulamaların insan haysiyetine, inancına, değerlerine ve saygınlığına uygun bir biçimde yapılmasıdır.

Şimdi burada şöyle bir durum düşünülebilir: “Ben hastayım, bana bakmak zorundalar, tedavimi yapmak zorundalar” gibi mecburiyet içeren bir bakış açısı oluşursa ki bu tamamen yanlıştır. Çünkü hasta olarak bir sağlık kurum veya kuruluşuna gittiğimizde karşımıza çıkanlar, tedavimizin her aşamasında bulunacak olanlar da bizler gibi etten kemikten yaratılmış insanlardır. Hasta ve yakınlarının kötü muamele görmeleri ne kadar yanlışsa sağlık çalışanlarının da böyle bir duruma maruz kalmaları yanlıştır. Hiç kimsenin, görevini yapmaya çalışan sağlık çalışanlarına bu tür bir düşünceden ötürü uygun olmayan davranışlar sergilemeye hakkı olmadığı kanaatindeyim.

Hem hasta olduğumuzda hem de herhangi bir yakınımızın hastalığı sebebiyle sağlık kurum ve kuruluşlarından birine müracaat ettiğimizde sağlık çalışanlarına karşı davranışlarımıza özen göstermeliyiz. Başka hastaların sırasını gasp etmemeli ve hiçbir sağlık çalışanının vaktini boşa harcamasına sebebiyet vermemeliyiz. Sağlık çalışanları ise hasta ve yakınlarına karşı yazımın başında da söylediğim gibi her zaman özenli davranmalıdır. Hasta ve yakınlarına uygun olmayan biçimde davranmanın milyonda bir ihtimalle olabilecek durumlar dışında açıklanabilir herhangi bir izahı yoktur.

Bence insanlar arası bütün diyaloglarda en önemli davranış şekli tebessüm edebilmektir. Sakın yanlış anlaşılmasın bu yazı içerisinde tebessüm olarak ifade ettiğim hâl, insanları kandırmak için yapılan sahte gülücükler değildir. Hayatımızın hiçbir noktasında tebessüm etmeyi bırakmadığımız takdirde hem Peygamber Efendimizin sünnetini yerine getirmiş olacağız hem de bütün kapıları açan bir anahtarımız olacaktır. Tebessüm edemeyecek bir hâldeysek o zaman da en azından kimseyi kırmamaya ve incitmemeye gayret edelim. Alvarlı Efe Hazretlerinin meşhur bir şiirinin ilk iki mısrası ile bu yazıyı nihayetlendireyim:


“Hazer* kıl kırma kalbin kimsenin cânını incitme
Esir-i gurbet-i nalan** olan insanı incitme.”

Bülent KESKİN


* Hazer : İmtina etmek, çekinmek, zarar gelebilecek bir durumdan kaçınmak, korunmak.
** Nalan : İnleyici, inleyen.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder